Abana Adının Kökeni

ABANA ADININ KÖKENİ

Candaroğulları ya da Osmanlılar bölgemizi sınırlarına kattıkça yerleşim yerlerinin adlarını belirlemek (yazıya geçirmek) gündeme geliyordu. Bu adların Arapça kaynaklardan alınması bu sonucu doğurdu. Arapçada “p” sesini simgeleyen tilcik (harf) yok. “P“ler de “b” ile yazılıyor. Bu nedenle Apana, Türkçeye Abana olarak aktarılmıştır.

                                    Güncelleme Mart 2013

1976’da Stuttgart (Almanya) yakınlarındaki Sindelfingen Mercedes Fabrikası’na araba almaya gitmiştim. Araba sergi salonlarından birinin duvarında kocaman bir dünya haritası vardı. Bu haritadaki gemi yolu, İstanbul (Byzantium) ile Sinop (Sinope) arasında yalnızca Abonou Teikhos’a uğruyordu. Çok duygulanmıştım. O zaman Abonou Teikhos’un, İnebolu’nun Ionopolis’ten önceki adı olduğunu bilmiyordum.

Meydan Larousse (1969), “Abana’nın adı, Strabon’un ‘bir liman şehri’ olarak zikrettiği Abonou Teikhos ile ilgili görünürse de, Batı kaynakları bu sonuncuyu Abana’nın 23 km batısındaki Ionopolis (İnebolu) ile bir sayar” diyor. Biz bu sava katılıyoruz.

Gerçekte Strabon (Amasya, İÖ 64) Abonou Teikhos’u “Abana” olarak algılamaz. Strabon, Kerempe ile Sinop arasındaki yerleri şöyle sayar:

Karambis’ten sonra Kinolis’e ve Antikinolis’e ve küçük bir kasaba olan Abonuteikhos’a ve Armene’ye gelinir”(*).

*) Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika), 3. basım, İstanbul 1997, s 17). Burada Ginolu (Kinolis) ve Güllüsu (Antikinolis) yanlış olarak Kerempe (Karambis) ile İnebolu (Abonuteikhos) arasında gösteriliyor. Armene Sinop’un Akliman’ıdır. Kimbilir Strabon’un Abonou Teikhos için “küçük bir kasaba” (“dizin” bölümünde de “küçük çapta bir donanma yeri”) tanımlaması “Abana” olarak algılanmış ve bu yanlışlık sürmüştür. Örneğin Talât Mümtaz Yaman, “Kastamonu Tarihi” adlı yapıtında (İstanbul 1935), “Romalılar tarafından Paflagonya’da kesilen paralar”ı sayarken, “Abana’da Abonitichos adıyla ve Antonin ve Marc-Aurèle adlarına bakır paralar”ın basıldığını belirtir (s 68). Yanlışlık bugün de sürüyor.

Strabon‘dan 22 yaş büyük olan İzmitli Arrianus (Arrianos, İÖ 86) da Abonouteikhos‘u (İnebolu) “küçük bir kent” olarak betimler. Arrianus‘un Kerempe‘den Sinop‘a dek saydığı önemli yerler:

“Oradan (Karambis-Kerempe) da Zephyrion‘a (Doğanyurt) 60 stadia’dır. Zephyrion’dan küçük bir kent olan Abonouteikhos‘a (İnebolu) ise 150 stadia bulunur. Liman, gemiler için güvenli değildir. Bununla birlikte eğer büyük bir fırtına yoksa, denizciler zahmetsizce demir atabilirler. Abonouteikhos’tan Aiginetes‘e (Hacıveli) gene 150 stadia’lık mesafe vardır. Oradan Kinolis Emporionu’na (Ginolu) 60 stadia olup, Kinolis’te gemiler yılın yaz ayları boyunca demir atabilirler. Kinolis’ten gemiler için güvenli bir yer olan Stephane‘ye (İstefan) 180 stadia, Stephane’den Potomoi‘ya (Tarakçı) 150 stadia bulunur. Oradan Lepte Burnu‘na (İnceburun) 120 stadia ve Lepte Burnu’ndan Armene‘ye (Akliman) ise 60 stadia olup, orada bir liman vardır. Ayrıca Ksenophon, Armene’den eserinde bahseder. Oradan Sinope‘a (Sinop) 40 stadia mesafe vardır(*)”

*) Arrianus’un Karadeniz Seyahati, İstanbul, 2005, s 29. İzmitli Arrianus (Lucius Flavius Arrianus) bu yapıtı Roma‘da “konsül”ken, Kapadokya‘ya vali atanmadan önce (İS 131), “Pontus sınırındaki Roma garnizonlarını denetleme görevi” sırasında yazdı.

“Abana” adını söylenceye dayandıranlar da var.

Ayhan Hünalp (Bitlis, 1927):

İnebolu-Sinop arasında Karadeniz’e boyun eğen bir kumsal vardır. ‘Yıllarca önce bir Cenevizlinin Abana isimli bir gemisi varmış. Azılı bir fırtınada, tekne bu sahillerde batınca, gemici yüzerek karaya çıkmış. O günden bu yana da burayı bırakıp başka yere gitmemiş. Çalıçırpıdan ev yapmış. Keçiydi, kadındı derken burada bir köy kuruluvermiş. Adamcağız da tutmuş, yelkenlisinin adını bu köye vermiş. Benim bildiğim bu kadar’ dedi kahveci. Sonra ocakçıya döndü, ‘şekerli bir!’ ısmarladı. Bütün Karadeniz’in uğultusu, dalgaların köpüğü ve yeryüzünün en güzel kumsalları Abana’da toplanmış. Abana küçük bir köy olmaktan çıkmış. Abana artık dalgaların senfonisi olmuş. Burada rüzgar içinize dolduğu zaman, kafanızdaki ve gönlünüzdeki bütün huzursuzlukları, büyük şehirlerin günler boyu devam eden o tantanalı gürültüsünü de alıp götürüyor” (Tercüman Gazetesi, 26 Ağustos 1955).

Mihriban Özkan (Ebe, Bozkurt, 1927):

“Atasoyumuz Keşeplioğulları Kırım’dan gelmiş. Bir tanesi Kırım Hanı’nın prenslerindenmiş. Ermeniler bir baskınla bu prensin kızkardeşini kaçırıyor. Bunlar da sarayın basıldığını sanarak, aileleriyle beraber dört salla Karadeniz’e açılıyor ve Abana’da karaya çıkıyorlar. Buraya abanıyorlar. ‘Abandım’ diyorlar. Böylece ‘Abana’ adını da koyuyorlar” (AG, Ekim-Kasım 1999).

Bilge Umar (İzmir, 1936), “Türkiye’deki Tarihsel Adlar” adlı yapıtında (İstanbul 1993) “Abana” sözcüğünün İÖ 2000 yılının en yaygın dili olan Luvi (Luwi) dilinde “su yurdu” (susal, su ülkesi) anlamına geldiğini yazıyor(*).

*) Özhan Öztürk de ”Karadeniz, Ansiklopedik Sözlük”, Cilt 1‎”de (İstanbul 2005) ”Anadolu’daki Abana köyleri ve Gürcistan‘da bulunan Abano köyleri”ni karşılaştırıyor ve ”Abano”nun Gürcüce “hamam, kaplıca” anlamına geldiğini yazıyor (s 2).

Bilge Umar’ın bizce ”Abana” değil, ”Apana” sözcüğünün kökenini irdelemesi gerekirdi.

Kazıbilimci Prof Dr Bilge Umar (1936) “Apana”yı bulamamış ama, Amatör Araştırmacı Salim Yılmaz (1938) bulmuş! Salim Yılmaz Apana’ya, 1777 Trabzon doğumlu Ermeni Yazar Per Minas Bıjişkyan’ın, 1817 ile 1819 arasında bir din görevlisi (viker) olarak tüm Karadeniz kıyılarını dolaşmasının ardından yazılan “Pontus Tarihi”nde rastlıyor. Ondan sonra da “Apana”dan söz eden binlerce kaynağa ulaşıyoruz.

Bilge Umar’ın yanlışı “Apana” ile sınırlı değil.

Umar, ”İlkçağ’dan kalma 4-5 mimarlık yapıtı parçası ile Geç Bizans çağından bir kilise vaftiz teknesi”ni ve “birkaçı yakın çevreden getirilmiş olmakla birlikte diğerleri, özellikle en gösterişli İlkçağ buluntusu olan Korinthos türü sütun başlığı”nı “bugünkü Abana’nın içinde, şimdiki çarşı ile Abana Çayı arasından” çıktığını varsayarak, “Abana Kasabası’nın tarihçesinin İlkçağ’a uzandığı”nı yazıyor (İlkçağ’da Kastamonu, İnebolu ve Abana, Taç Dergisi, 1986, Sayı 2, s 72). Birçok kaynakta “Kastamonu’nun en eski kenti” olarak Abana gösteriliyor.

Oysa bu buluntular Abana’nın içinden çıkmamıştır (bakınız Abana Belgeseli 2005, s 16-17). Ve de Abana’nın tarihçesi İlkçağ’a uzanmaz!

İlkçağ’a uzanan yer Hacıveli’dir (Aeginetes).

İlgi alanımız olan İnebolu”dan Ayancık’a dek yerleşim yerlerinin “önem” ve “eskilik” sıralamasını tarih vermeden şöyle yapabiliriz (eskiden yeniye doğru):

1- İnebolu, Hacıveli, Ginolu, Güllüsu, Güzelkent ve İstefan.

2- Harmason ve Türkeli.

3- Abana ve Ayandon,

4- Evrenye ve İlişi.

5– Çatalzeytin ve Ayancık.

Dönelim Bıjiskyan’a:

Bıjiskyan’ın bu yapıtına erken ulaşmamız başlangıçta kimi yanılgılara neden oldu. Bıjiskyan, Aponutikos’u (İnebolu) “Abana” (Apana) olarak algılamış ve Harmason’a koymuş. Ekinetes’i (Aeginetes-Hacıveli) de bugünki Abana’nın yerine koymuş:

”Apana (Grekçe ‘Aponi’), dokuz mil ötededir (Evrenye’ye göre). Eskiden burası Aponutikos adlı, orta çaplı bir şehirdi. Fakat şimdi ehemmiyetsiz bir yerdir. Arrianos’a nazaran, Apana’nın doğu tarafında akan Ekinetis Çayı, aynı adı taşıyan küçük şehri sulardı.” Buraya bir “dipnot” düşülüp, Tournefort’tan şu alıntı yapılmış: “Apana’da bazı kışlaların, içinde çok sayıda amelenin Osmanlı donanması için urganlar yapmaya çalıştıklarını, Karadeniz sahillerinin tersane işlerine lüzumlu olan büyük miktarda kereste temin ettiğinden başka, hemen bütün köylerin halkının donanma inşaatı işleriyle meşgul olduğunu(*) söyler” (Per Minas Bıjişkyan, Karadeniz Kıyıları Tarihi ve Coğrafyası, İstanbul 1969, s 26). 1919’da yayımlanan kitabın özgün adı “Pontos Tarihi”dir. 1998’deki Türkçe 2. baskının adı da “Pontus Tarihi”).

*) Fransız Bitkibilimcisi Joseph Pitton de Tournefort, 1700’ün 23 Nisan’ında, yanında bir hekim ve bir ressamla Marsilya’dan bir gemiyle yola çıkar. Gerçek görevi, Osmanlı Devleti’ndeki madenleri, hastalıkları ve bu hastalıklarda kullanılan ilaçları araştırmaktır. İstanbul’dan deniz yoluyla Trabzon’a geçer. Oradan da Erzurum, Tiflis ve  Ağrı Dağı-İzmir çizgisi. Gezisi sırasında Paris’e raporlar (mektup) yollar. Bu gezide 1.356 bitki de toplar. Tournefort, 3 Haziran 1702’de Marsilya’ya döner. 1708’de ölür. Notları 1717’de iki cilt ve üç cilt olarak (Paris ve Lyon’da); 1718’de 3 cilt olarak  Paris’te basılır (Relation d’un voyage du Levant). 1718’de Amsterdam’da (Hollanda) da yine Fransızca basılır. 1727’de mektuplarının tam (eksiksiz) baskısı yapılır. 1741’de de “A voyage into the Levant” adıyla Londra’da İngilizce olarak basılır. İçinde bitki resimleri de bulunan bu kitap daha sonra birçok dilde basılır. 2005’te de Steffanos Yerasimos’un hazırladığı Türkçe baskısı çıkar (Tournefort Seyahatnamesi). Türkçe baskıda Karadeniz yolculuğu kısa tutulmuştur ve Bıjiskyan’ın yukarda yaptığı alıntı yoktur. Fransızca ve İngilizce baskılarda Bıjiskyan’ın sözünü ettiği kent ”Apana” değil, ”Abono” olarak geçiyor ve bu durumda ”Osmanlı donanması için urganlar” ve ”tersane işlerine lüzumlu olan büyük miktarda kereste” sağlanan yer ”Abana” değil, ”İnebolu”dur (bakınız “İnebolu Adı”). Tournefort İnebolu’da 11 gün kalır (5-16 Mayıs 1702).

Coğrafyaya ilişkin kimi internet sitelerinde “Abana”ya girince, “öteki adı Apana” tümcesiyle karşılaşıyoruz. Örneğin İsveç “Calle” kuruluşunun ayrı haritalarında Abana ile Apana’nın yeri tam (41.9833 enlem; 34.0333 boylam) olarak örtüşüyor(*).

*) Calle’nin 2004 sonunda güncellenen internet sitesinde “Apana”ya girince (“öteki adı Abana” notuyla) yalnızca Abana karşımıza çıkıyor “Abana”yı arayınca da (öteki adı “Apana” diyor. (www.fallingrain.com/world/TU/37/Abana.html) Bu sitede Abana’ya yakın yerlerin uzaklıkları da (mil olarak) gösterilmiş: Yakaören (1.3), Giregöz (1.8), Hacıveli (1.8), Harmason (0.7),  Bozkurt (1.6) ve Sınarcık (1.6). Bunun gibi, National Geographic’in sitesindeki “Apana”ya girince, karşımıza “Abana” çıkıyor. Buradaki “Yakaören” “İlişi”dir. “İlişi”nin adı 1963’ten 2013’e dek (50 yıl) “Yakaören”di. Bu adın (Yakaören) “İlişi Burnu’nun adı olan “Yaka Burnu”ndan esinlenerek verildiğini sanıyoruz.

Çoğu Batı kaynaklı olmak üzere binlerce Anadolu haritası inceledik. Günümüz kimi Kastamonu haritalarında bile Abana’nın yeri (ya da ilçe sınırı) konusunda yanlışlıklar yapılırken bu eski Anadolu (kimi kez Ortadoğu) haritalarındaki yerleşme yerlerinin tam yerinde gösterilmesini bekleyemeyiz. Bu haritalar sonradan yapıldığından (İlkçağ’da-Ortaçağ’da harita bilgisi pek yok) yanlışlıkları doğal karşılamak gerekir.

Batı kökenli bu Antik ya da İlkçağ haritalarında Apana (Abana) yok, Hacıveli (Aeginetes) var. Apana’yı daha yakın tarihliere ilişkin haritalarda görebiliyoruz. Bu Haritaları yapılış tarihleriyle değil, gösterildikleri zamana göre (“tarih öncesi” gibi) değerlendiriyoruz.

Apana’yı (Abana) gösteren harita ve belgelerden kimilerine bakalım:

Henrich Kiepert’in Anadolu haritası (Berlin, 1877): C. Kerembe (Kerempe Burnu), Merset (Doğanyurt) Ineboly (İnebolu), Apana (Abana) ve Ajandon (Ayandon).

A. Chernomorsky ve B. Sukhum Abkhassia’nın Karadeniz Haritası (Map of the Black Sea): Kerembe (Kerempe), Merset (Doğanyurt), Ineboly-Niopoly (İnebolu), Apana (Abana), Istifan (İstefan).

1887’den Önce Türk Ermenilerinin Kuzeydoğu Sınırı’nı (North Eastern Boundary of Turkish Armenia before 1887) gösteren bir harita: Kerempeh (Kerempe), Fakoz (İlyasbey), Merzet (Doğanyurt), Kariani (Kayran), Zarpana (Özlüce), İneboli (İnebolu), Ereni (Evrenye), Ilshi (İlişi), Apana (Abana), Kinolu (Ginolu), Ayandon ve Istifan.

Kitabımızın kapağına aldığımız Richard Kiepert’in 1902-1906 yapımı Küçük Asya (Klein Asien) haritası (24 bölümden oluşan çok büyük boyutlu Türkiye atlası). Bu, bulabildiğimiz en ayrıntılı haritadır. Göteborg Üniversitesi’nin (İsveç) merkez kitaplığından kopyaladığımız bu haritada hem İlişi, hem Harmason, hem Apana, hem de Aeginetes (Hacıveli) var. Bu haritada  Pazaryeri (Bozkurt) ve Çatalzeytin de var.

Kurtuluş Savaşı‘nda ordumuz bu haritadan da yararlardı.

Toktamış Ateş (İstanbul, 1944):

“…Savaş sonrasında (Başkumandanlık Meydan Savaşı) Çalköy‘de yanmış bir kağnının üzerine ellerindeki Kiepert haritalarını açan Batı Cephesi‘nin üç kumandanı Başkumandan Mustafa Kemal, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa, savaşın kazanıldığını ve Yunan ordusunun tüm gücünün kırıldığını saptadılar” (Cumhuriyet Gazetesi, 30 Ağustos 2005).

Fernand Maurette’nin Büyük Coğrafya Modern Atlası’nda (Grand Atlas de Géographie Moderne) Anadolu ve Suriye (Klein Asien, Syrien) haritası (1910): Kerembe (Kerempe), Fakos (İlyasbey), Zarpana (Özlüce), Ineboli (İnebolu), Apana (Abana), Kinoğlu (Ginolu), Ajandun (Ayandon) ve Istifan (İstefan).

Günümüzde de Abana’yı “Apana” olarak gösterenler var:

Örneğin Encyclopedia Britannica (1937), 8. ciltte Enver Paşa’yı şöyle tanımlar: ”Genç Türkler’in lideri Enver Paşa (1881-1922) Karadeniz kıyısındaki Apana’da doğdu” (s 629*). Daha birçok kaynakta olduğu gibi, İngiliz Times Gazetesi”nin internet sitesinde de “1908 Genç Türk İsyancı Lideri Enver Paşa”nın 1881’de Apana’da” doğduğu belirtiliyor (2012). Bilgi yanlış (Enver Paşa Abana’da doğmadı). Önemli olan “Apana”nın “Abana” olarak algılanmasıdır (Enver Paşa’nın Abana ile ilişkisini “Gagavuzlar ve Enver Paşa” başlığı altında göreceksiniz).

*) ”Enver Pasha (1881-1922), leader of the Young Turks, was bom at Apana, on the Black Sea coast.”

Collier’s Ansiklopedisi’nde (1957) de durum böyle (s 375): “Türk Devlet Adamı ve General Enver Paşa (1881-1922) Karadeniz’deki Apana’da doğdu” (…Turkish statesman and general, was born at Apana on the Black Sea).

Eski Batı kaynaklarında Abana adı yok ama Osmanlı kaynaklarında var.

1895 (H 1313) Kastamonu Vilâyeti Haritası’ndan bir kesit. Bu Osmanlıca haritanın bir köşesine Fransızca olarak “Resimli ‘Malumat Dergisi’nin ekidir(*)” yazılmış. 1895 konumunu gösteren bu haritada Sinop ve  Çankırı (Kengıri) Kastamonu’nun birer sancağıdır. 1895’te Ayandon ve İnebolu ilçe, Abana bucaktır. Abana’nın sağında Ginolu, Çatalzeytin, Ayandon, İstefan Burnu ve Ayancık; solunda da İlişi, Evrenye, Fener ve İnebolu görülüyor. Bu haritada, bugün Çatalzeytin’e bağlı olan Mamlay (Kavakören) da var. Kastamonu-Sinop sınırı bugünkü gibi Çatalzeytin’den sonra ayrılıyor. Bozkurt Belediyesi’nden alındığımız bu Osmanlıca haritada Bozkurt (Pazaryeri-Perşembe) yok.

*) İstanbul‘da Artin ve Fuat efendilerin çıkardığı ve başyazarlığını Tevfik Fikret‘in (1867) yaptığı haftalık Malumat Dergisi, 1894-95 yıllarında 42 sayı çıktı.

1899 (H 1317) tarihli Ortadoğu (Umum Memalik-i Mahrusa Şahane) Haritası.  Antalya Müzesi’ndeki bu Osmanlıca haritada Zarbana (Özlüce), İnebolu, Abana, Ginolu, Ayandon ve İstefan var.

1907 (H 1325) Kastamonu Vilayeti Haritasıİnebolu, Evrenye, Abana, Ginolu, Çana, Zeytin(*), Ayandon, İstefan ve Ayancık. İçerlerde de Sinciros (Sarıçiçek) ve Mamlay (Kavakören). Kastamonu-Sinop sınırını Hacıveli Çayı olarak gördük. Sinciros Sinop’ta (Ayancık) kalıyor.

(*) Bu Osmanlıca haritayı okuttuğumuz kişiler “Çatalzeytin”i “Çana” ve “Zeytin” (iki ayrı yer) olarak okudu. Çana, Çatalzeytin ile Ginolu arasında görülüyor. 20 Haziran 1887 (16 Ra 1305 H) tarihli Osmanlı arşivinde de “Çatal” ve “Zeytun” ayrı ayrı yerleşim yeri olarak belirtiliyor: “Düyun-ı Umumiye İdaresi tarafından Kastamonu’da, CideÜnyeBolu sahillerinde ve AbanaÇatalZeytun ve Kıran nam mahallerde birer tuz anbarının açılması gerektiğinin Kastamonu’dan bildirildiği” (Dosya 1467, Gömlek 44, Fon Kodu: DH.MKT).

1912 (H 1330) tarihli Kafkasya, İran ve Anadolu Haritası. Diyarbakırlı Hattat Azmi’nin yapıp, İbrahim Hilmi’nin yayımladığı bu Osmanlıca haritada Zarbana (Özlüce), İnebolu, Abana, Ginolu, Ayandon ve İstefan var.

Pazaryeri’ni (Bozkurt) 1912 (H 1330) tarihli el yapımı (ve yayımlanmamış) Osmanlıca bir haritada da gördük. “Kastamonu Vilâyeti” adlı bu harita İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Taksim’deki Atatürk Kitaplığı’ndadır. Haritada PazaryeriÇatalzeytin ve Harmason da var

İnebolu, Evrenye, İlişi, Harmusun, Abana, Pazaryeri, Çatalzeytin, Ayandon ve İstefan.

Kastamonu Jurnal Defteri 1252-53 (1836-37):

“18 Şaban 253 (29 Temmuz 1837): Üsküdar’a (İstanbul) tabi Balıkçıoğlu Hanı’nda sakin, rakam 29, sinni 45, Abanalı, sarı bıyıklı Kayıkçı Ömer bin Veliyyüddin fi 27 Receb 253 (31 Temmuz 1837) tarihiyle Dârü’lhilâfeti’l-aliyye mahkemesi râhrastı olan Kastamonu’dan doğru Abana’ya azimet şud” (Kastamonu Jurnal Defteri, s 354, Ankara 1998*).

*) Bu yapıttan bir başka alıntıyı bugünkü dille veriyoruz: “Osmanlı İmparatorluğu kayıkçı erlerinden Abanalı, az bıyıklı Mehmet, 25 Recep 1253 (29 Temmuz1837) tarihinde Halife Yüksek Mahkemesi yazılı izniyle Kastamonu üzerinden Abana’ya hareket etmiştir.”

Deniz Kaymakamı Ahmet Rasim’in (Barkınay) 1930 baskılı “Karadeniz Sevahili” (Karadeniz Kıyıları) adlı kitabında (1923) Abana ile Apana tek bir yer olarak gösteriliyor. Kitapta “Abana”dan sonra bir ayraç açılarak “Apana” yazılıp, enlem-boylam sayıları verildikten sonra şöyle deniliyor (bugünkü dille):

“Adı ile anılan derenin kıyısında bir köydür. Doğusunda 2,5 mil uzaklıkta ve Hinoğlu’nun (Ginolu) 5 mil batısında Hacıvelioğlu İskelesi vardır”(*).

*) İsmail Hakkı Şener’in kitaplığındaki “Türkiye Coğrafyayı Sahilisi Karadeniz Sevahili” adlı bu yapıtın (Harita Umum Müdürlüğü Deniz Şubesi Müdürü Dz Kaymakamı Ahmet Rasim, Büyük Erkânıharbiye IX Deniz Şubesi, 1930) dili çok eski. Abana’yı “köy” olarak gösteriyor. Abana 1930’dan önce en son 1916’da az bir süre köydür. Bu yapıtta İnebolu anlatılırken “Mukaddema inşasına başlanmış bir mendirek”ten (ilk aşamasının yapımına başlanmış bir liman) söz ediliyor ki, zaman 1900 dolaylarıdır (1890’dan eski olamaz). Kitaptaki anlatım şöyle: “Abana (Apana). Arz: 41.59.00, tul: 34.01.30. / Namına muzaf derenin kenarında bir karyedir ve sahilde bir minaresi görülür. Şarkında 2,5 mil mesafede ve ‘Hinoğlu’nun 5 mil garbinde ‘Hacıvelioğlu’ İskelesi vardır ki, rehberi deryada yalnız ‘Oğlu İskelesi’ diye muharrerdir (ki, Rus haritalarını hini tercümede İngilizlerin bunu ‘Hacıbeli’ tarzında okuyarak lisanlarına naklettikleri anlaşılmaktadır. Çünkü, bildiğimiz ‘b’ harfi Rusçada ‘v’ harfidir) ve bu iskelenin biraz açığında ve sahile merbut bir kaya mevcuttur. Abana’nın garbinde 1,5 mil mesafede ‘İliş’ veya ‘ilki’ mevkii mevcuttur” (s 85). Buradaki “İliş” ya da “İlki” denilen yer, bilindiği gibi “İlişi”dir.

Yine İsmail Hakkı Şener’in kitaplığındaki “Osmanlılarda Ulaşım ve Haberleşme” adlı yapıtta (Yusuf Halaçoğlu, PTT Genel Müdürlüğü Yayını, 2002), İlişi ya da Harmason’un eski bir adı olabilecek “Rûşen” sözcüğü geçiyor: “…İskele-i İnebolu, İskele-i Evranye (Evrenye), İskele-i Rûşen, İskele-i Abana, İskele-i Kinolu, İskele-i Ayandon…” (s 148).

Y Doc Dr Rahmi ÇiçekKurtuluş Savaşı başlarında Trabzon’dan gelecek silahlar için Sinop-İnebolu arasında belirlenen kimi iskelelerin adlarını yazıyor:

“Bunlar Çatalzeytin, Kulu, Kuga, Hacıvelioğlu, Abana, Eğlişi, Poyrazlar, Manastır, Evrusta, Ilıca, İsmail Reis ve Darphane iskeleleridir. Bu iskelelerin güvenliğiçin Darphane ve Evrusta‘da birer karakol insa edilmiş, İsmail Reis, Manastır, Eğlişi, Hacıvelioğlu ve Kulu‘da karakol insaatına baslanmıstır” (“Ankara Hükümeti’nin Dünya’ya Açılan Kapısı: İnebolu-Ankara Yolu”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt 5, Sayı 20, Yıl 1997, s 407).

Özetleyelim:

İlk yerleşim yeri Hacıveli’dir (Aeginetes). Hacıveli, bugünkü Abana’yı da içine alıyordu. Kimi kaynaklarda Hacıveli ile Abana (Aeginetes-Apana) tek bir yer olarak gösteriliyor. Ezine Çayı’nın adı da Hacıveli’dir (Aeginetes).  Bir kaynakta da Hacıveli ile Harmason (Aeginetis ve Aildun) tek bir yer olarak gösteriliyor(*).

*) Bu sayfamızda gördüğünüz bu J. B. B. D’Anville’in 1794 yapımı “Küçük Asya” (Asia Minor) haritasında Ezine Çayı’nın adı da Aeginetis’tir.

Abana büyümeye başlayınca “Apana” olarak Batı  kaynaklarındaki yerini aldı. Bölgemiz Türklere geçince “Apana” adı “Abana”ya dönüşüyor (ama, geçtiğimiz ve ilerleyen sayfalarda birçok örneğini göreceğimiz gibi, Batı kaynaklarında daha uzun yüzyıllar Apana olarak kalıyor).

James Wyld, “Osmanlı İmparatorluğu ve Karadeniz”i konu alan “Coğrafya ve Deniz Coğrafyası Üzerine Notlar” (Geographical & hydrographical notes) adlı çalışmasında (Londra 1854) Apana’yı şöyle tanımlar:

ApanaGinolu Burnu’ndan 8 mil uzaklıktaki bir akarsuyun ağzında bir köydür.  Burada gemi yapılır ve kereste yüklenir” (s 99).

“Apana”nın “Abana”ya dönüşmesinin nedeni açık:

Candaroğulları ya da Osmanlılar bölgemizi sınırlarına kattıkça yerleşim yerlerinin adlarını belirlemek (yazıya geçirmek) gündeme geliyordu. Bu adların Yunanca, Latince ya da öteki Batı kaynakları yerine Arapça kaynaklardan alınması bu sonucu doğurdu (o dönemde Doğu, bilim ve teknikte Batı‘dan ileriydi). Doğrudan Batı’dan da alınsa, yazı dilimiz Arapça olduğundan sonuç değişmeyecekti. Arapçada “p” sesini simgeleyen tilcik (harf) yok. “P“ler de “b” ile yazılıyor. Bu nedenle Apana, Türkçeye Abana olarak aktarılmıştır(*).

*) 10. yy’da Müslüman olan Batı Türkleri, Uygur yazısını bırakıp Arap abecesine geçti (Orta Asya ve İran’dakiler daha çok Farsça’yı seçti. Baykal Gölü’nden Macar ovalarına dek 10 değişik Asya abecesi kullanıldı). 13. yy’dan önce Apapça, Osmanlı Devleti’nin ”resmi dili” durumuna geldi. Ama 15. yy’ın sonlarına dek Uygur yazısı da kullanıldı. Örneğin Fatih Sultan Mehmet, 1473’te Uzun Mehmet’i (Akkoyunlular) yenince,  Doğu Anadolu’daki beylere utkusunu Uygur abecesiyle ve Türkçe olarak duyurdu. Türk yazın dili özellikle 15. yy’dan sonra Arapça ve Farsçanın etkisinde kaldı. Örneğin Yavuz Selim ve Kanuni Süleyman, Türkçenin yanı sıra Farsça da şiirler yazdılar. Arapça abece p, g, ç, ü, ö gibi Türkçe sesleri karşılayamıyordu. Buna çözüm olarak, Farsçadan da esinlenerek, kimi tilciklere  ek “im”ler konuldu. Örneğin Arapçada tek noktalı olan “b”(ﺐ),  iki nokta daha eklenince “p” (ﭗ) oldu. Bu karmaşık abeceye sonradan “Osmanlıca” denildi.

Dünyada yerleşim yeri ve başka alanlarda birçok Abana adı var.

Araştırmamızda dünyada yerleşim yeri olarak 15’ten çok Abana adına rastladık (Türkiye’de 3 tane daha Abana var*). Bunlardan ikisi Kamerun’da (Afrika), ikisi Angola’da (Afrika), biri Kongo’da (Afrika), biri Gabon’da (Afrika), biri Nijerya’da (Afrika), biri Japonya’da, biri Ürdün’de, biri Suriye’de, biri Kanada’da, biri Grönland’ta, biri Tunus’tadır (Afrika). Havana Eyaleti’nin (Küba) eski adı Abana’dır. Kimi dillerde (örneğin Yunanca) Başkent “Havana”nın adı bugün de “Abana”dır.

*) Kütahya’ya bağlı Aslanapa İlçesi’nin eski adı Aslan Abana‘dır. 14 Şubat 1796 (5 Ş 1210 H) tarihli Osmanlı Arşivi şöyle başlar: “Kütahya, Arslan Abana nahiyesi…). Sivas’ın Akıncılar ilçesi’ne bağlı Göllüce Köyü’nün eski adı Abana’dır. 1990’larda adı Göllüce’ye dönüşen Abana Köyü’nde “Abana” adlı bir “gölet” bulunuyor. Abana, Hopa’nın Çamlık Köyü’nde, içinde bir pınar da bulunan bir ”piknik alanı”nın adıdır. Bu alanda, işletmeye açılmamış çinko-kurşun-bakır yatakları da bulunur.

Bunları ve öteki Abanaları “Abana Adları Derlemesi”nde (kitabımızın son bölümü) bulacaksınız.

Ersin Yılmaz (bilgisayar programcısı, 1972):

Abana’da ilk internete giren Özcan Ünal’la (Yılmaz, 1960) benim. Yıl 1996. O zaman “www.abana.com”u boş buldum ve aldım. 2001’de de “www.abana.net”i aldım. Bunu geç almamın nedeni, dolu olmasıydı (başkasındaydı). İzledim ve güncellenmediği için süresi dolunca aldım. 1999’da ‘abana com’u, ‘abana org’un (Kuzey Amerika Demirciler Birliği) web yapımcısı istedi. Yöneticisi istemiş. Ben o zaman çok yüksek bir para  (yıllık 10.000 dolar) istedim, anlaşamadık. Birkaç kez görüştük, olmadı. 2003’te cep telefonuma Amerika’dan bir mesaj geldi. Aradım, bir internet kuruluşu “abana net”i istiyordu. Türkiye’de Abana adlı bir kent olduğunu söyleyince şaşırdılar. Abana’nın fotoğraflarını internette ilk yayımlayan (1996) da benim” (özel söyleşi).

Hayati Tahsin Yılmaz (Abana Belgeseli, 2, baskı çalışması)